Tradutor - Translator - Çevirmen - Übersetzer - Traductor

domingo, 5 de setembro de 2010

Bookmark and Share
Bookmark and Share

Tanrı Tarkanı seviyor



Salı akşamı Tarkan konserine gittim Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda. Albümü çıkmadan yaşadığı birkaç karanlık günün Tarkan’ı nasıl etkilediğini merak ediyordum.
Albüm çıktığında merakıma bir cevap bulmuştum aslında, albümün neredeyse bütün şarkılarının çok iyi olması bana Tarkan’ın bu ‘zor’ anıyı hayatının hiçbir köşesinde istemediğini, bir an önce ondan kurtulmayı arzuladığını hissettirmişti.

O yüzden gözlerimle de görmek istedim, sahnede nasıl olduğunu.


Açıkhava sahnesini bilirsiniz. Protokol denen en ön sandalyelerde oturmanın hiçbir manası yoktur, boynunuz tutulur sahneyi izlerken. O yüzden sevmem o çok havalı gözüken sandalyelerde oturmayı.


Açıkhava’da konser arkadan izlenir, bence. Ama yerimiz protokol sandalyeleriydi yine...


Gidene kadar söylendim, “Ön sıralarda boynun ağrır sahneye bakarken, rahat hareket edemezsin, sıkışıktır, gergin ve kurallı olur oralar” diye.


İçeri girdik. Yerimize doğru yürüdük ve bu konserin çok farklı olacağını hemen anladım.


Sahneyi seyirciye bağlayan merdivenlerin üstü, aradaki mesafeyi en aza hatta seyirciyle sahneyi aynı hizaya getirecek şekilde geniş bir platformla kapatılmış, sahne, Tarkan’ın isterse seyircilerin içine gelebileceği şekilde uzatılmıştı.

Uzun, kırmızı kadife perdeler, bizi nelerin beklediğini şimdilik saklıyordu.

Konser başladı. Müzik duyuldu önce, sonra perdeler yavaşça açıl dı. Çok sade, sanki bomboş bir şarkıcının tek başına ortasında durduğu bir sahne.


Tarkan, sahnenin tam ortasında, bomboş bir sahneyi sesiyle dolduran minik bir dev adam gibi, perdeler açılır açılmaz insanları yakalayıverdi. Ben hayatımda daha ‘tuhaf’ birşey görmedim.


Bir erkeğin sesini, vücudunu bu kadar özgür bir şekilde kalabalığa sunması ve bunu yaparken telaşsız, kendi gibi olması beni çok etkiledi.

Radikal’de Fatih Özgüven bunu çok güzel anlatmış:


“Türkiye’de hangi erkek sahnede kendinden geçişini sergileme konusunda bu kadar kayıtsız? Hangi erkek bedeniyle bu kadar kendi başına ama aynı zamanda da herşeyi paylaşmaya açıktır.”

Konser boyunca gözümü hiç ayırmadan Tarkan’ı izledim.


Tarkan ve sesinden başka hiçbir şey yoktu sahnede, ne bir dansçı, ne bir davul solo, ne bir vokalist gösterisi. Sadece sahnedeki dev ekranda her şarkıda değişen olağanüstü görüntüler vardı.

Tarkan’ın sesi, şarkıları ve Açıkhava’yı dolduran o kalabalıkla, hayattan intikamını alışını seyrettim.


Hayatındaki birkaç karanlık günün, Tarkan’ı o küçük bedeninin içinde nasıl devleştirdiğini gördüm. Sahnede olmayı nasıl istediğini, hatırlamayı sevmediği günlerden ancak böyle arındığını düşündüğünü hissettim. Ya da bana öyle geldi...
Ama sahnede kullanılan yüksek teknoloji bile, Tarkan’ın bu albümünü, bu konserlerini diğerlerinin hepsinden farklı tuttuğunun işaretiydi.
Ancak Madonna ya da U2’da rastlayabileceğiniz bir teknoloji vardı sahnede.


Her şarkıda, sahnenin arkasına kurulmuş o dev ekranda -210 metrekareymiş o LED ekran- şarkıya uygun ışık oyunları yapılıyordu.

Bu arada o bomboş gözüken sahnenin hazırlanması üç gün sürmüş. Ve her gün seksen teknisyen çalışmış.


İki gün prova yapılmış. Sahne dizaynını Can Besbelli yapmış. Müthişti. Her şarkı için özel tasarlanmış ekran görüntülerini ise Proto hazırlamış. Tarkan her şarkı için duygusunu anlatmış onlara, onlar da inanılmaz bir iş çıkarmış doğrusu. Çok çarpıcıydı, Ercan Diler ve ekibi beni çok etkiledi.

2.5 saat sahnede kaldı Tarkan. İki kere bis yaptı. Ama bisler alışılmışın dışında, tek şarkılık değil 2 şarkılıktı.


Konser çıkışı kalabalığın içindeki duyabildiğim bütün konuşmaları dinledim, hayran olmamış beğenmeyen bir tek kişi yoktu.

Ben de çok beğendim.
Ve kendi kendime düşündüm, bazı insanlar diğerlerinden farklı.
Tanrı, o insanları seviyor ve sanki bazen kendi sevgisinden birşeyler katıyor onlara.


*****
17 liraya enginar, 8 liraya fındık lahmacun...


Tarkan konseri öncesi, Lütfi Kırdar’daki Borsa’da yemek yiyelim dedik.
İftar saatine denk geldiğimiz için, şanslı olduğumuzu düşünüyordum “Ne harika şeyler yeriz şimdi” diyerek...


Çünkü gerçekten Borsa’nın mutfağı çok lezizdir.


Ama tam bir hayâl kırıklığıydı bu sefer yaşadığımız.


Servis çok kötüydü. Yavaş, aldırmaz ve asık suratlı. 45 dakikada bir fındık lahmacun gelmedi.


Garsonların hiçbiri güleryüzlü ve açlığa karşı anlayışlı gözükmüyordu. Borsada iftar yapanlar için gerçekten endişelendim.

Sonra, belki bu gecikmeden dolayı öyle mahçuplardır ki “Büyütmeyelim” diye düşündük. Ama hesap geldiğinde iyice hayâl kırıklığına uğradım.

Gelmeyen lahmacunu hesaba yazmışlardı ve “Getirmediğimiz lahmacunun parasını almayız, öyleyizdir biz” tavrıyla gözümün önünde lahmacunu hesaptan düştüler, pek de mahçup gözükmüyorlardı üstelik bunu yaparken.

Ama bu arada gözüm hesaba takıldı, yediğimiz o ‘minimal’ enginar 17 lira, yiyemediğimiz fındık lahmacun ise 8 liraymış. Borsa pahalı, servisi felaket ama yemekleri güzel bir yer.

Siz bilirsiniz...


*****
NTV hep aynı!
Spor ekranları arasında kadro bakımından elinde en spektaküler isimler bulunan kanal NTV bana göre. Onları elinde 10 yabancısı ve sayısız yerli oyuncusu olan Bernd Schuster’e benzetiyorum.


Rıdvan Dilmen’den başlayıp Mehmet Demirkol’a kadar uzanan uzun bir yorumcu kadroları var...


Yine de ısrarla hep bildikleri şeyi yapıyorlar.
Rıdvan tıpkı bir assolist gibi her maç sonrası “Yüzde 100 Futbol”a tek yorumcu olarak çıkıyor.
Oysa Rıdvan’ı ve izleyicileri böyle bir yalnızlığa mahkûm etmek yerine, yanına başkalarını koymak da çarpıcı olabilir.
Son zamanlarda çevremden çok sık duymaya başladım. “Rıdvan’ı izlemek istiyorsan programın ilk 15 dakikasına bak yeter, nasıl olsa sonra sürekli aynı şeyi tekrarlayıp duruyor” diyorlar.

Ben de o gözle baktım son “Yüzde 100 Futbol”lara. Bunu söyleyenler çok da haksız gözükmüyor doğrusu. Rıdvan’ı böyle zorlamak yerine, yanına Sergen Yalçın’ı niye koymayı düşünmez NTV, anlayamıyorum.

Bildiğim kadarıyla Sergen’e hem yılda 600 bin $ ödüyorlar, hem de hiç göz önüne çıkartmıyorlar.


NTV, o programın gerçekten “yüzde 100 futbol dolu” olmasını istiyorsa, Sergen’i de Rıdvan’ın yanında düşünmeli.


Bu tek assolistli gazino düzeni NTV’ye uymuyor..




Bookmark and Share

"I am the son of this country


Tarkan's War yesterday at the concert in the Open, to follow him into the Culture and Tourism Minister Ertugrul Gunay was woes

Megastar Tarkan's concert was given yesterday in the Open War, Culture and Tourism Minister Ertugrul Gunay was followed.

Minister Günay salute during the Tarkan concert, "Give thanks for your support."he said" I am the son of this country. Do not stop in when I have to say I deserve,

Tarkan in Bergama Allianoi dam will remain under the protection of the ancient city have requested, the Environment Minister Veysel Eroglu "Artists should not meddle in everything" he had reacted. Culture Minister Ertugrul Gunay said, "I think, Mr. Minister in a manner that exceeds the goal of thought was expressed. I'm very caring Tarkan's sensitivity in supporting the artists had.


Bookmark and Share

007 Tarkan Bond


Latest album, 'Step into the heart of summer' makes a comeback with a spectacular, Tarkan clips drew several new songs from his album 2. The name of the album tracks with the song Kiss the clips at the same time the Megastar, the new image in the shooting had already attracted attention.

NEW IMAGE NEW clip

Adimi Kalbine Yaz song support clip for wearing simokin Tarkan gave posing as James Bond. Megastar, "Kiss" (Op) song of the videos on the Eminonu and Sultanahmet districts of Istanbul such as pulled.

sexta-feira, 3 de setembro de 2010




Bookmark and Share

TARKAN BIOGRAFIA




Popularmente conhecido como Tarkan (nascido em 17 de outubro, 1972 em Alzey, Alemanha) é um dos artistas pop mais bem-sucedidos e admirados na Turquia. Lançou vários álbuns que foram um sucesso de vendas ao longo de sua carreira. É às vezes chamado de Príncipe da Turquia Pop

Também é conhecido na Europa e na América, especialmente a canção Simarik, que se tornou um sucesso em muitas partes do mundo e fez sua carreira decolar em todo o mundo. Há rumores de que essa música causou a ruptura das relações artísticas entre Tarkan Sezen Aksu e cantora, que colaborou com ele no desenvolvimento do tema, pois após o sucesso da música começou uma batalha sobre direitos autorais entre os artistas .

A primeira gravadora foi Tarkan İstanbul Plak, mas agora trabalha para estabelecer a sua própria etiqueta em 1997, chamado HITT Music.



Infância

Apesar de ser reconhecido como um dos maiores artistas da história da Turquia, Tarkan realmente nasceu na Alemanha. Seus pais faziam parte de uma geração de imigrantes turcos que se mudou para a Alemanha Ocidental durante o boom econômico desta nação. Em 1986, sua família decidiu voltar para a Turquia quando tinha apenas 13 anos.

Corrida

Tarkan começou a estudar música na pequena cidade de Karamürsel. Seu caminho para a fama começou quando sua família se mudou para Istambul em 1988, e começou a se preparar para exames de admissão para a faculdade em 1990. Durante a sua estada em Istambul, teve muitos problemas, então decidi me mudar para a Alemanha de novo. Foi quando ele se preparava para voltar para a Alemanha se encontrou Mehmet Söğütoğlu, o presidente de uma gravadora chamada İstanb ul Plak. Depois, produzido por Söğütoğlu, Tarkan lança seu álbum de estréia Yine Sensiz (Sem você, novamente, em turco), que vendeu mais de 750.000 cópias na Turquia. Seu segundo álbum, A-Acayipsin (Oh - Você é outra coisa) venderam mais de dois milhões de cópias na Turquia e 750.000 na Europa. Esta foi a primeira exploração de um artista turco internacionalmente.


Tarkan Assim, ele se tornou uma estrela da noite, e então decidiu se mudar para New York, Estados U NIDOS para fugir um pouco das hordas de fãs que o assediou e para completar a sua educação. Lá, ele conheceu Ahmet Ertegun (o co-fundador da Atlantic Records), que tentou incentivá-lo a cantar em Inglês. Apesar de ser conhecido na Europa e na América Latina, sua carreira não floresceu nos Estados Unidos.

1997-2000 Em julho de 1997, o único Simarik, Album Ölürüm Sana (Eu morreria por você), foi lançado na Turquia. O álbum demorou três anos a concluir e incluiu colaborações com Sezen Aksu e Çolakoğlu Ozan. Mais tarde, convirtiría Simarik um sucesso é global e Tarkan permititiría alargar a sua popularidade em lugares como a América Latina e da Europa Ocidental

Em 1998, foi publicada em França uma coleção de seus discos, segundo e terceiro seria simplesmente o seu nome: Tarkan. O álbum incluía novas versões de Hepsi Senin me? e KIR Zincirlerini, renomeado e Bu Gece Şıkıdım respectivamente. Seu sucesso levou à reeditado em 1999 para o mercado europeu, em geral, um ou mais remixes Lesnar por país de emissão.

Em 2000, o álbum Tarkan foi finalmente lançado na América Latina, Estados Unidos e Japão. Rapidamente tornou-se platina em países como o México.


Este álbum também extraído e Bu Gece simples Şıkıdım. Tarkan fez dezoito shows em dezessete cidades na Europa e na América Latina para promover o seu desenvolvimento.

Em 2001 ele lançou seu álbum de Karma que os críticos consideram o seu melhor álbum até à data, com uma produção perfeita. Dele foram extraídos dois singles na Turquia: Kuzu Kuzu e HUP.

Seu álbum híbrido / PE Dudu (Mulher), foi lançado no verão de 2003, sob sua própria etiqueta HITT Music. Este foi o primeiro álbum do gênero a vender mais de um milhão de cópias no seu país.

Tanto Karma como Dudu, ele colaborou com o cantor e compositor Nazan Öncel.

Tarkan também tem sido o rosto da Pepsi na Turquia, e apoiou equipa nacional da Turquia com o hino de futebol "Bir Oluruz Yolunda (United para você), feita em conexão com a Copa de 2002.


Ele também lançou sua própria fragrância, em 2004, chamado Tarkan.

Em outubro de 2005 ele lançou seu primeiro single, Bounce Inglês na Turquia.

Seu primeiro álbum Inglês Come Closer foi lançado em 7 de abril de 2006 em partes da Europa, sob a gravadora Universal Music. Em 2007, Tarkan trabalharam no remix dos temas de Come Closer, gravando com novos parceiros, para lançar uma nova versão do álbum no mercado E.U. ao longo de 2008. Ele também anunciou que esta nova versão que inclui pelo menos duas músicas novas.

O oitavo álbum Tarkan, Metamorfoz, foi lançado pela D & R lojas na Turquia, em 25 de dezembro de 2007, um dia antes da comercialização no mercado geral. Inclui dez novas canções escritas por ele (três deles co-compostas com Ozan Çolakoğlu). É cantando novamente em turco Tarkan novamente fundir ritmos orientais e ocidentais, mas agora sob uma nova perspectiva, a partir de sua própria evolução como um artista que cresceu entre esses dois "mundos", com uma carreira com mais de quinze anos.



Bookmark and Share

quarta-feira, 1 de setembro de 2010

I Was Born To Be On Stage !




















I was born to be on stage!Megastar Tarkan War continues to rock on. Outdoor concerts in a month in which six Megastar, has added two concerts to focus on-demand programs. Famous artists, the fifth concert the previous night, five thousand people watched again. Tarkan chat with fans during a concert, "If I have concerts every night ... I have this habit started doing gigs. I was born for it.'m Looking forward to being on stage," he said.


Bookmark and Share
Bookmark and Share
Bookmark and Share